7 Ağustos 2014 Perşembe

A L A Ç A T I



  ALACA  AT ‘tan günümüze...

                                    
Alaçatı, Çeşme yarımadasının  en eski yerleşim birimlerinden birisidir. Piri Reis’in 16. Yüzyılda yazdığı ünlü denizcilik kitabı Kitab-ı Bahriyede bu bölgede  gördüğü alaca atların çokluğundan kendisin bu yerleşim bölgesine Alaca At ismini verdiğinden bahseder. Bu isim zaman içerisinde önce Alaçat’a daha sonraları ise Alaçatı’ya   dönüşür.
1850 yıllarında güneyi tamamen bataklık ve sazlık olan Alaçatı bu bataklığın kurutulması ve bazı inşaat işlerinde çalıştırılmak için çok sayıda   işçiye  gereksinim duyulur. Yeterli işçinin çevreden sağlanamaması üzerine bu işlerin çabuk bitirilmesi için adalardan bol miktarda Rum işçi  getirilir. Öngörülen çalışmalar bitince bu kişiler bölgeden ayrılmayıp bağcılıkla uğraşıp yaşamlarını refah içerisinde  devam ettirirler. Bu refah seviyesi adalardan daha fazla kişinin bu bölgeye akın etmesine neden olur. Hızla artan Rum nüfusu 40000 kişiye kadar ulaşır. Türklerin o zamanlar bu bölgedeki toplam nüfusu sadece 5000 kişidir. İşte yoğun Rum yerleşiminin olduğu dönemlerde Alaçatı’nın adı da Agrilya olarak değiştirilir. Rumların mübadele ile bu bölgeyi terk etmesinden sonra buralara Bosna Hersek, Makedonya ile İstanköy’den gelen Türk göçmenler yerleşir. Yeni gelenler bu bölgenin verimli topraklarında uzun yıllardan beri yapılan bağcılığı bırakılarak tütün, zeytin ve kavun yetiştiriciliğine ağırlık verirler.

 ALAÇATI   VE   TURİZM
Çeşmeye yedi kilometre uzaklıkta bulunan  Alaçatı, Türkiye’nin en popüler turizm bölgelerinden birisidir. Oldukça sade ve genellikle beyaz boyalı olan tipik evleri Türk ve Yunan mimarisinin bir karışımını yansıtır. Bahçesiz olduklarından  direkt olarak sokağa açılan kapıları ,kendilerine özgü ufak cumbaları ve sadece bu bölgede bulunan taşlardan  yapılmış olan bu taş evler bölge için özgünleşmiştir.  Alaçatı’nın Arnavut kaldırımlı sokakları ve artık kullanılmasa da her yerde karşınıza çıkabilen  yel değirmenleriyle karakterize  sevimli bir beldedir. Özellikle yaz akşamları  Alaçatı görülmeye değer. Dar sokakların da dolaşan,alış veriş yapan veya  restoran ve barlarında eğlenen yoğun bir kalabalığa ev sahipliği yapar. Kışın kendisine özgü yaşantısı sessizliği sevenler için çok dinlendiricidir. Pek çok butik oteli gelen misafirlerini ağırlamaya her zaman hazır. Kalacak yer sıkıntısı çekmesiniz. 





Yaz ve kış hiç aksamadan cumartesi günleri  kurulan  halk pazarı ile antika sergisi bu bölgeye gelenlerin ilgi odaklarından birisidir. Özellikle Alaçatı’ya özgü kekik balı ile adına kopanisti denilen ve de sadece bu bölgede imal edilen özel peyniri bu pazarda bulmanız mümkün.


Alaçatı içerisinde bulunan Pazaryeri camisi 1874 yılında yapılmış olan Ayios Konstantinos Rum kilisesinden kalmıştır. Bu kilise Türk yerleşiminden sonra yan tarafına, dıştan girilen ve kesme taşlardan yapılmış tek şerefeli bir minare ilave edilerek cami’ye dönüştürülmüştür.
 Cami avlusunda kilise döneminden kalmış siyah beyaz çakıl taşları kullanılarak yapılan geometrik görünümlü mozaikler günümüze kadar bozulmadan ulaşmış. Alaçatı’da ki diğer  ünlü bir camide bu bölgeye çok büyük faydaları olmuş Haci Mehmet Ağa’nın ismini taşır. Selçuklular zamanında yapılıp çeşitli tamiratlar geçirerek günümüze kadar ulaşmış  olan bu cami özellikle ahşap mimarisiyle ilgi çeker. Avlusunda Selçuklu ve Osmanlı mezar taşları vardır.
Alaçatı’nın sahil kısmı yat limanı ve sörf merkezinin bulunduğu iki ayrı kısımdır. Alaçatı yat limanı aynı adlı körfezin başında yer alan ve rüzgarlara kapalı bir alandadır.  İleriki yıllarda bu bölgede yat turizminin gelişeceği göz önüne alınarak yapılmış iyi bir marinadır. Kuzey kısmında ona komşu olan bir balıkçı barınağı vardır. Yat limanının yanından başlayarak yaklaşık bir kilometre kadar devam eden sahil  sörf paradise  bölgesidir. Birçok sörf okulu bu bölgede faaliyet göstermekte. Burası Dünyanın sayılı Türkiye’nin ise en iyi  windsurf (Rüzgar sörfü ) merkezlerinden birisidir. Yaz kış hiç eksilmeyen15-25 knots hızındaki  rüzgarı sörf yapmak isteyenler için ideal bir ortam yaratır.  Sahilden yaklaşık 80 metreye kadar olan kısımda denizin boyu 1.5 metreyi geçmediğinden bu spora yeni başlayanlar için iyi bir eğitim merkezi tecrübeli olanlar içinse  güvenilir bir bölgedir.

Sürekli esen rüzgara rağmen denizinin dalgasız olması başka bölgelerde  rastlanmayan  en önemli özelliklerindendir. Piri Reis Kitab-ı Bahriye kitabında şimdiki sörf merkezlerinin bulunduğu bölge için   ‘ Alaca At limanında deniz sürekli olarak yufkadır ‘ sözleriyle  denizin durgunluğunu ne güzel anlatmış.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder