1 Ağustos 2014 Cuma

ANTANDROS

Antandros  Kenti, Edremit İlçemiz yakınlarında ve Kaz Dağlarının yamaçlarına doğru yayılmış olan antik dönem yerleşimidir. Bu bölgedeki en eski yerleşim  yerlerinden birisi olan Andrandros'un  İÖ 8. yy’da kurulduğu biliniyor. Şehir  6.yy’da önce  Pers’lerin ardından bu bölgeyi tamamen ele geçiren Büyük İskender’in yönetimine girdi.  Büyük İskender’in ölümünden sonra  kısa bir süre Bergama Krallığının, daha sonra  Romalıların  işgaline uğrar. Hristiyanlığın yayılma zamanlarında önemli bir dini merkez olarak bilinen kent,  yoğun Arap akınları nedeniyle önemini kaybettikten sonra   tamamen terk edilir.


       ŞEHRİN  ZENGİN  ZAMANLARI
Şehrin Kaz Dağlarının yamacında  olması  gemi yapımında kullanılan kaliteli kerestelerin elde edilmesine olanak veriyordu. Kaz Dağlarının ormanlarından  elde edilen kerestelerin büyük çoğunluğu  tersaneler de  gemi yapımında kullanıldığı biliniyor. Geri kalan keresteler ise  bugünkü Avcılar İskelesi yakınlarında bulunan Aspeneus adı verilen çarşıda dış ülkelerden gelen tüccarlara  satılırdı.  Özellikle dayanıklı savaş gemilerinin yapıldığı tersanelerin ününün,İÖ 5.yy’da önem kazandığı görülüyor. Bu yıllarda Ege Denizinde gerçekleşen  Peloponnesos savaşları sırasında  yeni gemiler yaptırmak için Antandros’a gelenler  şehrin önemini arttırarak halkının refah seviyesini yükseltti.
Pek çok doğal felaket sonucu  tamamı toprak altında kalan bu şehri ortaya çıkartmak amacıyla 1892 yılından beri kazılara devam ediliyor. Günümüzde de bu çalışmalar Ege Üniversitesi Arkeoloji bilim dalı tarafından sürdürülüyor.


      ANDRANDOS’TAN  GERİYE  KALANLAR
Antandros Kentinin kurulu olduğu tepenin en üst kısmında   şehrin kalesine ait kalıntıları  görmek mümkün. Arkeologlar bu tepeye Kaletepe ismini vermişler. Kazılar sırasında Kaletepe’nin yamaçlarında  Geç Roma Dönemine ait  pek çok ev ortaya çıkarıldı.  Bu bölgede bulunan yedi  odalı bir Roma villası  civardaki en büyük ev olarak biliniyor.  
4.yy’da yapıldığı düşünülen bu evin duvarları  kireçli su içerisine toz boya katılarak oluşturulan  freskolar ile süslü. Tabanını ise özellikle sarı, kırmızı ve gri renklerin  hakim olduğu  geometrik şekilli mozaiklerden  oluşmuş.  Bu motifler arasında yer alan panter figürü çok ilginç. Evin  30 metreyi bulan koridoru da mozaikle kaplı. Yedi odanın en güzeli olan  birinci  odanın duvarlarında   ellerinde su kapları taşıyan kadın freskoları  ile tabanında bulunan mozaikte görülen aynı kaptan su içen iki kuş motifi bunların yetenekli bir ustanın elinden çıktığını gösteriyor. 



Bu evin yakınlarında yer alan ve her tarafı mermerle kaplı olan   hamamın, doğal sıcak su kaynaklarından faydalandığı düşünülmekte. Evin mermerleri günümüze kadar ulaşmadı. Göç zamanlarında, o zamanlar çok kıymetli olan mermerleri buradan  ayrılanlar   yanlarında götürmüş. Bu bölgede ortaya çıkarılan kanalizasyon hattının evin ihtiyacından daha büyük olması (1.20m yüksekliğinde ve 0.80 m genişliğinde ) bu sisteminin yalnız bu ev  için yapılmadığını etrafta  başka büyük  konutlarında  bulunduğunu gösteriyor. Örülerek kapatılan kapılar ve derme çatma duvarlarla elde edilen yeni mekanlar, şehrin son dönemlerinde refah düzeyinin düşmesi nedeniyle birkaç aile tarafından ortak olarak kullanıldığını işaret ediyor.

                                               MEZARLIK ( NEKROPOL )
Kazılar sırasında Kaletepe’nin   batı yamacında şehre ait büyük bir mezarlık ( nekropol ) bulundu. Yaklaşık 300 metrekarelik bir alanda gerçekleştirilen kazı çalışmalarında bu güne kadar 277 mezar belirlendi. Bazı mezarlarda zenginlere ait olduğu düşünülen  ölü hediyelerine rastlandı.  Bunların  seramik ve bronzdan yapılmış olması dikkat çekiyor. Ayrıca Roma ve Bizans dönemine ait sikkeler ile yakılan cesetlerden arta kalan küllerin saklandığı urna kaplarına da bulgular arasında. Bebek ve çocukların cenazeleri  amforalar içerisine yerleştirildikten sonra onlara ait eşya ve oyuncaklarıyla birlikte gömülmüş. Büyük insanlar  ise yakıldıktan sonra mezarlarına sadece külleri  konulmuş. Buradan çıkartılan arkeolojik  bulguların tamamı  Balıkesir Müzesinde sergileniyor. Antandros’un tiyatro, agora ve mabetlerini yeri henüz belirlenmemiş olmasına karşın akropolü çevreleyen oldukça sağlam kalmış olan sur duvarları günümüze kadar ulaştı.  4.yy’da yapıldığı düşünülen 2.70 m genişliğindeki bu surlar akropolun çevresini tamamen çevirmiş. Antik devirden beri kullanılan patika yollar ve şehrin muhtelif bölgelerinde karşımıza çıkan su sarnıçları bu büyük şehirden günümüze ulaşan diğer bulgular.
                      
   İLK  GÜZELLİK YARIŞMASI
Efsaneler  dünyanın ilk güzellik yarışmasının bu kentin yakınlarında yapıldığından bahsediyorlar.  Arkeologlar bölgedeki kazılarının tamamlanmasından sonra  büyük bir şehrin ortaya çıkacağından eminler.
Arkeolojiye meraklı olanların  Antandros’u görmelerini tavsiye ediyorum. Bu arada dönüşte  Gömeç İlçesi yakınlarında bulunan Keremköy’de  yüz yıl kullanıldıktan sonra yaklaşık elli yıl önce terk edilen yörenin en büyük zeytinyağı fabrikasını ziyaret etmeyi unutmayın derim. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder