3 Ağustos 2014 Pazar

BERGAMA-PERGAMON




 Bu günkü Bergama İlçemizin bulunduğu yerleşim  İ.Ö. 241- 133 yılları arasında bu bölge de hüküm süren Bergama ( Pergamon ) Krallığının başkentiydi.  





Kuruluşu : Şehir kuruluşu İ.Ö.334 yazında Çanakkale’yi geçerek Anadolu’ya giren   Büyük İskender’in  Pers’ler ile olan savaşında  elde ettiği savaş ganimetlerini Pergamos adlı hisara yerleştirmesiyle başladı.  Bu hazineyi  koruması içinde komutanlarından Philetarius’u görevlendirir. Kısa bir süre sonra kralın ölmesiyle Philetarius elindeki ekonomik güçle  150 yıl boyunca Helenistik dönemin en güçlü merkezi olacak olan  Pergamon Krallığını kurdu. Kurulduktan kısa bir süre sonra Suriye civarından bu bölgelere kadar uzanan büyük  bir imparatorluk kurmuş olan Seleukos’ları Magnesia Savaşında yenerek bu bölgeden uzaklaştırdılar. Ardından Glat’larıda yenilgiye uğrattıktan sonra imparatorun sınırları tüm Batı Anadolu’ya yayıldı. 
Şehir kurulduktan kısa bir süre sonra  antik  dünyanın en önemli  kültür merkezleri arasında yer almaya başladı.  Kentin  çok zengin bir kütüphanesi vardı.  Aynı  dönemde mimarlık, heykeltıraşlık ve sanatta çok gelişmişti. Kral  III.Attalos’un ölümünden sonra vasiyetiyle  Pergamon Krallığı Roma İmparatorluğunun sınırlarına dahil oldu.
Roma devrinde de yörenin en önemli yerleşimlerinden birisiydi. Kent  başta Hadrianus olmak üzere çok sayıda imparatorun saygınlığını desteklemek amacıyla  onlar adına yapılmış eserlerle donatıldı. Hristiyanlık döneminde önemli bir  piskoposluk merkeziydi.  İncil’de sözü edilen yedi kiliseden birisi buradaydı. Bizans zamanında şehrin etrafına yapılan surlarda  Helenistik ve Roma devrinden kalan  taş bloklar, heykeller ve kabartmalar kullanıldığı biliniyor. Kent  1330 yılında Türklerin eline geçti.

                             GÜNÜMÜZDE    PERGAMON
AKROPOLİS :   Akropolis’te ilk karşılaşılan duvar dizisinin tarihi İ.Ö. 5.yy kadar gitmektedir. En altta yer alan duvarlar Pergamon Krallığından önce bu bölgede bulunan bir kente aittir. Daha sonraki duvar dizilerinde Pergamon, Roma ve Bizans dönemlerinde yapılmış duvar ilaveleri seçilmektedir. Pergamon krallarının konutlarının bulunduğu alan günümüzde çok belirgin olarak izlenemese de   akropolun doğu kısmında kralların evleriyle  askeri kışlaların yer aldığı bilinmektedir. Burada  sırasıyla Attalos I, Eumenes II, Attalos II’ye ait olan krallık konutlarının yan yana dizildiği bir çok kaynak tarafından doğrulanmaktadır.  Yine bu bölgede kente ait su sarnıçlarını görmek mümkün.  Akropolun ve en kuzey ucunda ise silah depoları ( arsenal ) olarak kullanıldığı düşünülen bazı bina kalıntılarını bulunuyor.    

        
 TRAİAN TAPINAĞI  :  Akropolun en yüksek yerindeki bir teras üzerinde  yer alıyordu. Üç tarafı stoalar ile çevriliydi. Hadrianus kendisinden önce Roma İmparatoru  olan  Markus Ulpius Nerva Traianus  için bu tapınağı yaptırmış. Helenistik dönemde önemsiz yapıların ortadan kaldırılmasıyla elde edilmiş bu alana, Marmara adasından sağlanan mermerlerle uzaklardan bile görülen bu büyük tapınak yapılmıştı. Tapınak yerden 18 metre yükseklikte olup, kısa kenarında 6, uzun kenarında ise 10 sütun bulunuyordu.   Tapınağın içinde Traian’ın ve Hadrian’ın  mermer heykellerinin  bulunması her iki imparator için bir kült yeri olduğunu düşündürür.  Bu kıymetli heykeller   Berlin Müzesi’nde sergilenmektedir.

 ATHENA  KUTSAL  ALANI : Trajan tapınağının alt tarafında yer alan 6x10 sütunlu bir tapınaktır. Tapınağın avlusunun ortasındaki yuvarlak kaidede Galatlar’ın yenilgisini simgeleyen bir heykel grubu vardır.
 
TİYATRO:  Bilinen antik tiyatroların en dik olanıdır. Helenistik dönemde yapılan bu tiyatro 10000 kişiliktir. Tiyatroya ulaşmak için Athena Tapınağının yamaç tarafında bulunan  tünelin kullanılması gerekir.    Sahne kısmı Dionysos Tapınağına  ulaşmak için kullanılan yolu engellememek için ahşap olarak yapılmıştı. Sadece oyun günleri kurulur, oyun bitince kaldırılırdı. 


DİONYSOS TAPINAĞI: Tiyatronun sahnesinin yan tarafında yer alan tapınak İon düzeninde yapılmıştı. Tapınak, sunağı ile birlikte günümüze  iyi olarak ulaşan kalıntılardır.  

ZEUS  TAPINAĞI :  Tapınak   69x77 metre ölçülerinde büyük bir anıttı. Yüksekte  ve dört bir yanı açık olduğundan her yerden  görülebilen bu yapı Eumenes II tarafından inşa edilmişti. Sunağın mimari parçaları ve tüm kabartmaları ile birlikte 1871 yılında buradan götürülen  sunak Berlin Müzesinde orijinaline uygun bir şekilde tamamlanarak ziyarete açılmıştır.  Bugün sunağın yerinde  sadece podyumu görülmektedir. Yapıyı çepçevre kuşatan kabartmalar tanrılarla devlerin çatışmalarını gösterirdi.
Öteki kutsal alanların aksine insanın yakından bakabileceği biçimde tasarlanmıştı. Sunağı bulan ve Almanya’ya taşıyan Carl Human vefat ettikten sonra  vasiyeti gereği  Bergama’daki bu sunağın güneyinde bir granit blok altına gömülmüştür.

HEROON:  O devirlerde kralların tanrılara yakın olduğuna inanılarak krallara da tanrı gibi önem verilir onlar için  büyük anıtlar  yapılırdı. Burası içerisinde mezar bulunmasa da bir kült yeri olarak kullanılmıştı.
SU YOLLARI:  Roma İmparatorluk devrine  ait olan  su yolları  240 bin kadar toprak künkten oluşuyordu. Kuzeyde Madra Dağı'nı  45 km aşan su yolları  büyük bir  depoya  uzanıyordu. Buradan da toprak altına döşenmiş  kurşun borularla şehre dağılmaktaydı.
 AGORA:  Zeus Sunağının yakınlarındadır.  Agoranın çevresi stoa ile çevriliydi. Agoranın sunağı meydanın batısındaydı. Bugün tapınağın  yalnız temelleri görülüyor. 

DEMETER KUTSAL ALANI: Demeter’e adanmış  kutsal alan aşağı kentin ana yapısıdır.   Dikdörtgen bir teras üzerinde yer almaktadır. Bulunan yazıtlarda tapınağın Philetairos ve kardeşi Eumenes tarafından anneleri  için yaptırıldıklarını yazmaktadır.  Demeter kültünün gereklerinden olan bir çeşme ile kurban çukuru bulunmaktadır.

BERGAMA KÜTÜPHANESİ :  Kütüphane, II.Eumenes zamanında yapılmıştır. Kütüphanenin  büyük bir salondan oluşan okuma salonu doğu bölümündeydi.  Rafların duvara dayanmadan durmaları için raflar ile duvar arasında boşluklar vardı.  Bu önlem aynı zamanda kitapların rutubetten koruyordu. Salonda binlerce el yazması eser yer  vardı.  Bugünkü kitaplar şeklinde ya da katlanmış halde raflara dikine konuluyordu. Antik devri yazarları  Bergama kütüphanesinde 200.000 cilt eser bulunduğundan bahsederler. 







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder