1 Ağustos 2014 Cuma

İZMİR'İN KUZEYİNDE UFAK ANTİK YERLEŞİMLER.LEUKAİ,LARİSSA,MYRİNA,GRYNEİON,PİTANE

                                        LEUKAİ

Leukai, Çiğli İlçesi Sasalı Köyü ile Gediz Irmağı arasında kalan  Üçtepeler bölgesindedir. Yerleşim,  İzmir körfezinin kuzey kısmını ve  girişini kontrol eden stratejik bir konumdadır. Antik dönemlerde bir ada üzerinde yer almasına rağmen daha sonraları  Menemen Ovasına dahil oldu. Kent Pers Kralına karşı isyan eden komutan  Takhos tarafından İÖ 383 yılında kuruldu. Şehir daha sonraları Körfezin tam karşısında bulunan Klazomenai ile Leukai yakınında bulunan Kyme şehirlerinin  klonileştirme çabaları arasında kaldı. Bu iki şehrin hakimiyet kurma çabaları Delphoi’deki Apollon bilicilik merkezinden alınan görüşler sonucunda şehirde ilk kurban kesenin şehre hakim olması yönündeydi. Bunu başaran Klazomenai şehri ele geçirip kendi yönetimine aldı. İÖ 64 ile İS 24 yılları arasında yaşamış olan Strabon, ünlü coğrafya kitabında   Leukai’nın bu bölgedeki öneminden   bahseder. Roma zamanında  İÖ 70-50 yılları arasında Smyrna’ya bağlı bir statüsü vardı. Bizans Döneminde ise fazla popüler olmayan bu yerleşim zaman içerisinde terk edildi. Leukai Antik yerleşiminden günümüze ulaşan fazla bir bulgu yoktur. Çatı kiremitleri ve tarlalar arasında bulunan ufak seramik  ve bir kaç yerde görülen  duvar kalıntıları dışında arkeolojik değeri olan bir esere rastlanmadı.

                                                 LARİSA

Yerleşkesi Menemen  Buruncuk köyü  yakınlarındadır. Bu bölge civarında  kurulmuş olan  on iki Aiol şehrinden birisidir. Yunanistan’ın Lokris bölgesinden buralara  dalga dalga gelen Aiol göçlerine  bu bölgede oturan Pelasglar,  büyük direnç göstermelerine rağmen göçmenler   bölgeye hakim olup  buraya yerleşmişlerdi. İÖ 7 ve 6 yy’lar da Lidya’lıların egemenliği altında bulunan şehir, Lidyalıların Perslere yenilmesinden sonra Lidya ordusunda paralı asker olarak bulunan Mısırlı askerlerin bir sürgün yeri olur.  Peleponessos savaşları sonunda Larisa   çok zarar gördü. Büyük İskender döneminde biraz toparlansa da İÖ 279 yılında Galat’lar tarafından yağma edildi. Binalar tamamen yıkıldığı için yaşayanlar  göç etmek zorunda kalınca şehir   boşaldı.
Şehirdeki ilk yüzeysel araştırmalar 1902 yılında İsveçli arkeologlar tarafından  başlatıldı.  1932-1934 yılları arasında  Alman-İsveç ortak kazısı şeklinde devam etti. Bulunan pişmiş seramik eserler ve sütun başlıklarının  çoğu  Stockholm  daha azı ise İstanbul ve İzmir arkeoloji müzelerinde sergileniyor.
Buruncuk Köyünün hemen arkasından başlayarak tepeye kadar uzanan taş döşeli antik yol kısmen belirlidir. Bu yol surlarla çevrili olan antik kentin ana kapısına kadar uzanmaktaydı. Günümüzde mevcut olmayan bu ana kapıdan içeri girildiğinde ilk karşılaşılan yaklaşık 3-4 metreyi bulan sur duvarlarıdır. Bu bölgede ilk etapta birkaç eve ait olduğu düşünülen yapı temelleri görülebilir. Bölgede araştırmalar yapan Prof.Dr. Ersin Doğer bu temel kalıntılarından birisinin bir saraya diğer ikisinin ise iki ayrı tapınağa ait olduklarını saptadı. Bu tapınaklardan birisi ise baş tanrıça Athena’ya adanmıştı.

Akropolis’in doğusunda üç yel değirmeni kalıntısı görülür. Bu değirmenlerin yakınlarında tümülüs şeklinde yığma topraktan yapılmış mezarlar görülür.

                                                     MYRİNA 

İzmir Aliağa ilçesi yakınlarında bulunan Güzelhisar çayının Çandarlı körfezine döküldüğü yerde bulunan antik bir şehirdir. Yerleşkesi iki tepe üzerinde yer alır. Antik şehre ait ilk bulgular o civarda yaşayan köylülerin rastlantı sonucunda şehre ait  nekropol  ( mezarlık ) alanını  bulması ile ortaya çıktı. İlk arkeolojik araştırmalar ise 1874 yılında  M.E.Baltezzi tarafından yapıldı. Bu süreçte sayısı binlerle ifade edilen mezarlar ve değerli eserler ile karşılaşıldı.  Şehir on iki  büyük Aiol kentinden birisi olmasına rağmen tarihi hakkında fazla bir bilgi yoktur. Adının Amazon kraliçelerinden olan Myrina ile ilişkili olduğu sanılmaktadır. Ünlü coğrafya yazarı Strabon’un ‘Antik Anadolu Coğrafyası’ adlı kitabında Myrina’nın adının Troia Ovasında mezarı bulunan bir amazondan aldığını yazar. Şehrin İÖ 454-425 yılları arasında Atina konfederasyonun üye olduğu ve bu süre içerisinde özellikle limanı yoluyla yaptığı ticaret sayesinde  popüler bir yerleşim olduğu biliniyor. Şehrin tarihi hakkında bilinen kısa bilgiler bir dönem Pers’lerin daha sonra Selevkosların yönetimi altında kaldığı şeklinde. Arkaios Savaşı sonunda ise Pergamon Kralı Attalos tarafından Pergamon sınırlarına dahil edildi.  Daha sonra bölgede hakimiyet kuran Roma ve Bizans İmparatorluğu yönetimi altına girdi.  İS.17 yılında olan büyük bir depremle yıkılmasına rağmen Roma İmparatoru Tiberius sayesinde kent baştan aşağı onarıldı. Bu dönemde şehir imparatorun kenti anlamına gelen Sebastopolis ismiyle bilindi. Bir müddet sonra  esas ismine döndü. Şehir bazı kaynaklara göre İS 30 bazı kaynaklara göre de 106 yılında  ilkinden çok daha şiddetli bir depremle yıkıldıktan sonra önemini kaybedip kısa bir süre sonrada  tamamen terk edildi.

                                           GRYNEİON  ( GRYNA )

Bu bölgede kurulmuş olan 12 Aiolis kentinden birisi olan Gryneion   Aliağa Yenişakran beldesi yakınlarındaki bir yarımada üzerindedir. Kentin kuruluş tarihi hakkında bir bilgi yoktur. Deniz kıyısında bulunmasına rağmen  limanı  büyük teknelerin yanaşmasına elverişli değildi. Buna rağmen kazılar sırasında bulunan  değişik uygarlıklara ait seramik parçaları,  kenttin başka şehirler ile ticaret yaptığının gösteriyor.  Antik devir yazarlarından olan Stabon ve Herodot kitaplarında bu kentten bahsederler.  Denize yakın bölgede yapılan araştırmalarda  bir dalgakıran ile küçük bir binaya ait yapılar görüldü. Büyük İskender Anadolu seferine çıkmadan önce ön hazırlık ve araştırma yapması için  komutanlarından Parmeion’u bu bölgeye yollar. Parmeion diğer kentlere örnek olması ve bir yerde de korku yaratmak amacıyla ani bir baskınla Gryneion’u ele geçirir. Şehri  yağmalayıp yıkar ve halkının büyük bir kısmını esir  alır. Bu dönemden sonra şehir önemini kaybedip   küçük bir yerleşim şekline döner. Şehrin aynı zamanda önemli bir kehanet merkezi olduğu biliniyor. Antik devirlerde çok ünlü olan Apollon tapınağından günümüze birkaç sütun dışında bir bulgu ulaşmadı.  Gryneion’da resmi bir kazı yapılmamıştır. Yüzey araştırmasıyla bulunan az miktardaki seramik eser Bergama Müzesinde sergileniyor.  

                                                PİTANE

Çandarlı, İzmir  ili Aliağa ile Dikili İlçeleri arasında kalan bir sahil beldesidir. Pitane  kenti şimdiki Çandarlı’nın bulunduğu yerde kurulu olan antik bir yerleşimdir. Kentin kuruluş tarihi hakkında fazla bilgi yoktur. Deniz kıyısında olması nedeniyle zaman zaman  büyük donanmaların sığınma yeri olmuş, bazı zamanlarda ise deniz üssü olarak kullanıldığı biliniyor.Pitane’de ciddi bir arkeolojik çalışma yapılmamış olmasına rağmen, yüzey araştırmalarında bulunan az miktarda olgu Bergama  Müzesinde sergileniyor. Pitane limanının Ceneviz’lilerin deniz üssü olduğu zamanlarda limanı korumak için yaptırdıkları  kale, Osmanlı sadrazamı Çandarlı Halil Paşa devrinde baştan aşağı restore edilerek sağlamlaştırıldı. 



                                                            NOTİON
Günümüzde eski Menemen olarak bilinen Asarlık Mahallesi yamaçlarında bulunan Boztepe üzerinde adı bilinmeyen bir yerleşime ait izler bulundu. Bu bölgede yaygın olarak görülen seramik kalıntılarının  incelenmesinde bu kalıntıların tarihinin  İÖ 7.yy ile 4.yy arasına ait olduğunu gösterdi.  Aynı tepenin yamaçlarında görülen sur duvarlarıyla bazı temel bulguları burada bir yerleşimin varlığını doğrulamaktadır.
Prof.Dr. Ersin Doğer bu kentin Herodotos’un 12 Aiol kenti arasında saydığı ve yeri günümüze kadar saptanmamış olan Notion olduğunu

söyler. Prof. Doğer ayrıca kentin Aiol birliğinin en güneyinde yer aldığını  ve  Notion isminin Helen dilinde güney anlamına geldiğini söyler.  Bu kentin aynı isimde bulunan ve Kolophon’un güneyinde bulunan İyonya kenti ile karıştırılmamasını gerektiğini de hatırlatır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder