1 Ağustos 2014 Cuma

KYME

                           
Kelime anlamı deniz dalgası olan  Kyme, İzmir’in Aliağa İlçesi  yakınlarındaki Çandarlı körfezinin  güney kıyısındadır. Kentin kuruluş tarihi kesin olarak bilinmemekle birlikte Strabon’un yazdıklarına göre şehir,  İÖ 1046 yılında Yunanistan’ın kuzeyinden bu bölgeye  gelen Aioller  tarafından kurulmuştur. Kent  arkaik dönemde tarım ekonomisi ve limanları yoluyla yaptıkları ticaret  sayesinde ekonomik açıdan çok gelişmişti. Klasik dönem olan  İÖ 450-323 yılları arasında  Kyme, Aiolis birliğinin merkezi hatta lideri konumundaydı. Şehir daha sonra Atina Birliğinin bir üyesi oldu. İÖ 4.yy ikinci yarısında şehri ziyaret eden Büyük İskender şehri çok beğendiği için Apollon Tapınağına bronz bir şamdan hediye ettiğinden bahsedilir.  Helenistik dönemde ( İÖ 323-31 ) şehirde bir çok yeni bina yapıldı. Şehrin etrafını çevreleyen sur duvarları, tiyatro, güney tepede yeni yerleşim alanı ve mendireğin genişletilmesi hep bu yıllardan kalan eserlerdir. Bölgenin önemli bir liman kenti olan Kyme, özellikle Roma İmparatorluğunun ilk yıllarında ticari önemini korumuştur. Bizans döneminde ise  önemli bir dinsel merkezdi.  Kardinalin ikametinin  burada bulunduğu bilinmektedir.   İS 17 ve 94 yıllarında şehirde büyük zarara yol açan iki deprem oldu.  Bu felaketlere rağmen  şehir önemini kaybetmeyip canlı ticaret yaşantısına 7.yy’la kadar devam ettirdi. 12 ve 13 yy’da ise liman çevresinde az bir yerleşim olduğu görülüyordu. Fakat bu yıllarda şehir ticari ve ekonomik önemini kaybettiğinden yıllar içerisinde terk edildi.

                                  ARAŞTIRMALAR  VE  KAZILAR 
Kentin varlığından ilk olarak 1429-30 ve 1446 yıllarında burayı ziyaret eden Ancona bahseder. Venedik kökenli Baltazi ailesi  1874 yılında burada ilk kazıyı yapmışlar ve Kyme'de bir mezarda buldukları çok değerli takı,mücevherat ve seramik eserleri British Muzeum'a satarak muazzam bir servetin sahibi olmuşlardı. 1881 yılında Reinach ve Pottier burada ele geçen heykellerin bir kısmını İstanbul Arkeoloji Müzesine, bie kısmını ise Paris Louve Müzesine vermiştir. 1953 ylında Prof.Dr.Ekrem Akurgal başkanlığında bir sondaj çalışması yapılmış olsada  bir sonuç alınamadı. 1986 yılından itibaren İtalyan Calabria Üniversitesi özel izin ile burada kazı yapma ruhsatı aldı. Fakat ne yazıkki o zamandan beri hiç bir çalışma yapılmadı. Kazı için İtalya'dan gelenler burasını bir tatil ve dinlence yeri olarak gördü. Tatil yaptı denize girdi,geri gitti. Kültür Bakanlığımızın böyle verimsiz kazıların çalışma izinlerini iptal etmesi gerektiğini düşünüyorum.

                             KYME’DEN  GÜNÜMÜZE ULAŞANLAR
Agora : Şehrin agorasının kalker ve andesit bloklardan yapılmış döşemesi kısmen belirgindir. Sütunlu yolları , çevresindeki dükkanları ve konum olarak  şehrin merkezinde  bulunması diğer Roma agoralarının özelliklerini taşır. Agora’ya uzanan taş döşemeli yolun üzerinde açığa çıkarılan çeşitli yapılar buranın ortaçağa kadar kullanıldığını gösteriyor.
Alana bitişik bir kilise ile agorayı kuzeybatı, güneydoğu doğrultusunda kesen bir caddenin varlığı saptanmıştır. Agora alanından kiliseye giden yolda aynı doğrultuda olan 44 adet mezar görüldü. Mezarlar agoranın önemini kaybettiği Bizans döneminde  bölgenin mezarlık alanı olarak kullanıldığını gösteriyor. Çocuk mezarların sayısının fazla olduğu görülen bu alandaki kazı çalışmaları sırasında pek çok mezar hediyesine ulaşıldı.
Sonraki yüz yıllarda burada bulunan kilisenin büyük bir bölümünün üzerinde kale ile bağlantılı büyük bir yapı yer alıyordu. Bu yapı dört odalı olup  7 metre genişliğinde ve 40 metre uzunluğunda dikdörtgen büyük bir binadır.  Bu büyük yapının  odalarından birinde bir kireç ocağına rastlanması binanın son dönemlerinde önemini yitirdiğini gösteriyor. 







Tiyatro :  Sadece yeri ( çanağı ) belli olan tiyatrodan günümüze ulaşan fazla bir bulgu yok. 7500 kişilik olduğu tahmin edilen tiyatro zamanın büyük tiyatrolarından birisiydi.
Kale : Limanı korumak amacıyla yapılmıştır. Kentteki çeşitli kalıntılardan toplanan devrişme malzeme ile 12.yy’da inşa edilmişti. Kulelerle güçlendirilmiş beşgen  bir plana sahipti. Kale içerisinde dikdörtgen bir avlu etrafında değişik form ve işlevlerde olan odalar görülmektedir. Kalenin dış duvarlarını taş bloklar meydana getirmektedir. Temel yapısı olmayan kale, 80ne 75 metre büyüklüğünde olup,  belirli aralıkla dizilmiş  altı adet kulesi bulunmaktaydı. Kalenin  kuzeydoğu köşesinde yer alan  2.4 metre genişliğindeki ana giriş kapısının her iki yanında da birer kule vardı.



 Muhtelif zamanlarda yapılan kazılarda tapınağa ve evlere  ait az miktarda bulgu ile  karşılaşıldı.1985 yılından itibaren İzmir Arkeoloji Müzesi tarafından yapılan arkeolojik incelemeler sonucunda, denizin içerisinde yer alan liman yapılarına ulaşmak mümkün olmuştur. 



Kyme Kenti sürdürülen çalışmalar sırasında Roma dönemlerine ait   muhtelif  evlerden kalan kalıntılar, sarnıç , su kemeri, sütunlu yol ve  şehrin kanalizasyon sistemine ait künklere ve  amfora kalıntılarına ulaşıldı. 





Kymeliler, kendi limanlarından ticaret yapan gemilerden gümrük ve liman vergisi almadıkları ve bu konuda  karar ve düzenlemeleri olmadığı  için diğer Yunanlılar tarafından daima alay konusu olmuşlardır.
Kyme Antik kentinin yurdumuzda kalan sınırlı arkeolojik buluntuları arasında en önemlileri İzmir Arkeoloji Müzesinde sergilenen tunçtan yapılmış atlet heykeli ile Aphrodite ait olduğu düşünülen kadın başıdır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder